yazının vardığı bir sonuç yok arkadaşlar. baştan açık olayım.

bugün üstüste 3 farklı insanla istanbul’dan kaçış muhabbeti geçince dayanamadım yazasım geldi (zaten başına ne geliyorsa dayanamadığından geliyordu).

yazıdan çıkartacağınız tek sonuç “gaye şehri seviyormuş” olur.

hala okumak istiyorsanız buyrun sizi buradan alalım.

hani taksici arkasını döner ve o derin soruyu sorar ya “abla hepimiz istanbul’luyuz zaten, onu bırak da köken neresi?”

işte o soruya da “istanbul?” cevabını veren insan benim.

hem beyaz yakalı hem de istanbul’lu olunca rakı sofralarında ya da depresif anlarda ya da sıkışık trafikte ansızın beliren başka bir yerlere çekip gitme romantizmi beni de çok kereler yakaladı, YALAN YOK!

ama aslında şehri seviyorum ben. beni seven üstüme BETON atsın demiyorum. sadece şehir hayatını seviyorum.

istanbul’un trafiğini, karmaşasını, betonlarını, olmayan parklarını, göğe yükselen binalarını sevmiyorum. yaşam burada gerçekten can sıkıcı. ama bunun karşısına da alternatif olarak DOĞADA YAŞAM konulmasını anlamıyorum.

doğayla içiçe yaşamanın kendi adıma sıkıntılarını bir kenara bıraktım, hani olur da o doğadaki börtü böceğe evde denk gelsem kapıyı arkasından çekip “hacı sen keyfine bak, dolapta yemek var aklında olsun” diyip kaçacak bir insanım çünkü.

beyaz yakalının istanbul’dan kaçmaya çalışmasının dramını gidermeye yönelik organik ürünler, ekoçiftlik tatilleri ve köyden gelen eşyaların yarattığı dram daha büyük.

işte bunlar hep yanlış yerlerde yanlış anlamlar aramak.

evet, ne diyorduk, “gaye şehri seviyormuş”.


“büyük şehrin büyük dramı” için bir yanıt

  1. miyuska avatarı

    beni seven üzerime beton atsınn!! 😀 😀
    10 numara!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir