2005 yılından bu yana ödeme sistemleri alanında çalışıyorum. neler yapmadım ki…
acquiring ve issuing taraflarında üye işyerlerine özel websitesinden, internetten ilk prepaid kart satışına, cepte paracard’dan bkm express’e 11 yıl içinde bir çok projeyi yönettim ya da projede yer aldım. bankada-bankalararasında-fintech şirketlerinde çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. bu sayede finans ekosistemini bir çok farklı açıdan görebilme şansım oldu.
bu güzel.
ama daha da güzel olanı insanlara dokunacak, hayatlarında fark yaratacak değişimler yaratmak.
…
gündelik hayatımızda sıkça unuttuğumuz bir şey var, paranın olduğu her yerde ama her yerde “finans kavramı” karşımıza çıkıyor. ve beraberinde çok çeşitli ihtiyaçlar da doğuyor.
bankalar yıllardır çeşitli çözümlerle bu ihtiyaçları gidermeye çalışıyor. ama eksik kalan bir şeyler var. ve artık öyle bir noktaya gelindi ki insanlar bankalar dışında kalan finans kuruluşlarına duydukları güvensizliği bir kenara bırakarak kendilerine daha iyi hizmet verenleri takip etmeye başladı. peki ama neden?
fintech odaklı şirketlere baktığımda aslında bankaların da ya da en azından çoğu bankanın da sunabileceği servisler sunduklarını görüyorum. kimse dünyayı sıfırdan keşfetmiyor.
fakat şöyle bir fark var; fintech şirketleri kullanıcı deneyimini esas alıyor. yani kilit nokta teknolojiyi kullanarak insanların hayatında fark yaratmak.
fintech dünyasının bir yanında bankalar, bir diğer yanında da çoğu startup temelli firmalar var. uzun zamandır da bu iki parçanın birbirini nasıl rakip olarak gördüğü konuşuluyor. inanın bana anlamsız bir rekabet.
öncelikle finans temelli her işte yolunuz öyle ya da böyle zaten bankacılık sisteminden geçmek durumunda.
ve daha da önemlisi; hepimiz paramızı dolayısıyla hayatımızı daha iyi yönetmeyi hak ediyoruz. bu nedenle bankaların ve fintech şirketlerinin birbirlerini rakip olarak görmekten vazgeçmesi ve deneyim üzerinde çalışması herkesin çıkarına olan tek çözüm. yoksa birileri eldeki bulgurdan da olacak.
Bir yanıt yazın